13 Kasım 2014 Perşembe

KIRMIZI ÇEKİÇ

Beynin problem çözmede kestirme yolları kullanması konusundaki deneyi biliyorsunuz. Önce birine yoğunlaşarak çözmesi gereken uzunca bir matematik problemi veriyorsunuz. Bu yolla deneğin zihnini belli bir alana yoğunlaştırarak aklındaki farklı şeyleri silmesini sağlıyorsunuz. Çözümün ardından ona bir renk ve bir el aleti söylemesini istiyorsunuz. Verilen cevapların yüzde sekseni kırmızı çekiç oluyor. Hayret verici bu sonucun açıklaması olarak beynin bilgi klase etme sırasında, belli bir grup oluşturan elemanlar içinden bir tanesini prototip olarak seçmesi, ilgili klasör çağrıldığında da önce o elemanı kullanması gösteriliyor (Prototip Teorisi). Beyin bunu hızlı ve ekonomik davranmak için yapıyor. Yani beyin bir seçim yapması gerektiğinde öncelikle daha evvel prototip olarak kaydettiği nesneleri seçiyor. Benzer şekilde beyin bir karar vermesi gerektiğinde daha önce böyle bir karar verip  vermediğine bakıyor ve hafızada benzer bir problemin çözümünü bulabilirse onu çağırıyor. Böylelikle her seferinde karar vermenin uzun ve sıkıntılı sürecini işletmemiş oluyor. Ve yine benzer şekilde bu beyin faaliyeti motor hareketlere de yansıyor. Vücut beynin bu mekanizması sayesinde belli durumlarda hep aynı hareketi yapıyor.

 

Aslında günlük hayatta problem çözmede bunun örneklerini sürekli yaşıyoruz. Beyin her kararı sıfırdan almak yerine, sık sık tekrarlanan karar noktalarında şablonlar kullanıyor. Bu nedenle de sürekli yaptığımız şeylerde beyin bu şablonlardan yararlanıyor. Böylece hem gereksiz enerji kullanımının önüne geçilmiş, hem de tutarlı hareket edilmiş oluyor. Bütün bunlar insanın hayatını kolaylaştıran mekanizmalardır. Beyin bu yöntem sayesinde kaynaklarının çok azını hergün tekrarlanan işleri yönetmek için kullanır, bu da size çok önemli beyin kaynağı kazandırır. Örneğin sabah evden çıkıp işe varıncaya kadar onlarca karar noktası bulunsa da,  siz o günkü önemli toplantınızın ayrıntılarını düşünüyorken kendinizi işyerinde buluveriyorsunuz. Beyniniz şablonları kullanarak sizi hergün kullandığınız otobüs durağına götürüp, hergün bindiğiniz otobüs hattına bindirip, hergün indiğiniz durakta indirip hergün yürüdüğünüz yolu kullanarak sizi işyerinize ulaştırıyor. Üstelik bunu çok az kaynak kullanarak yapıyor. Bu sayede siz kazanılan kaynağı başka bir işte kullanabiliyorsunuz. 

 

İşin riski günlük bütün faaliyetlerinizi bu şablonlarla yapmanız durumunda beyninizin atıl kalması ve kaynağın israf edilmesidir. Hayatlarını kapalı bir çevrede belli bir düzen ve sırayla yaşayan insanlar çok az şablonla hayatlarını idame ettirebilirler. Bu kişilerin beyinlerini yormak (bu arada beyin kas olmadığı için buna yorulmak denip denmeyeceği tartışma götürür) gibi bir ihtiyaçları yoktur. Beyinlerini çalıştırmaları gerektiğinde de çok rahatsız olurlar. Okuduğumuz kadarıyla ileri yaşlarda Alzheimer hastası olma olasılığı bu kişilerde ciddi biçimde daha yüksek oluyor. İşi bu sekteye getirmemek için yapılacak şey yeni şablonlar oluşturmak ve eskiden oluşturulmuş şablonların dışında hareket etmektir. En basitinden işe giderken kullandığınız yolu veya vasıtayı değiştirmek bile yeni bir şablon oluşturmanızı sağlar. Her gün  A yolundan giderken, bugün B yolundan gitmişseniz, yarın sabah beyniniz A ile B arasında seçim yapmak zorunda kalacaktır. Hangi yoldan daha rahat gidildiği, hangisinin daha ekonomik olduğu, hangisinin daha az sürdüğü gibi kriterleri değerlendirecektir. Sonra yemek saatinde hergün yediğiniz yere gitmeyip değişik bir yeri denerseniz, yarın beyniniz hangisinin daha lezzetli olduğu, hangisinin servisinin daha iyi olduğu, hangisinin fiyatının daha uygun olduğuna karar vermek durumunda kalacaktır. Akşam eve dönerken her zamanki market yerine başka bir markete girerseniz, yarın beyninizin hangi marketin daha uygun olduğuyla ilgili birçok kriteri değerlendirmesi gerekecektir. Bu basit hareket değişiklikleri dahi sizin beyin faaliyetlerinizi artıracaktır. Hareketinizi değiştirdiğinizde farklı şeyler yaşama ihtimaliniz de artar, farklı insanlar görür, farklı yemekler tadar, farklı güzellikler keşfedebilirsiniz. Bu da işin bonusu olur.

 

İşyerinde de aynı tür işi hep aynı şekilde yapmanız hem sizin beyninizi atıl bırakıp iş tatmininizi azaltır, hem de iş veya işletme körlüğü olarak nitelendirilen bir durumla karşı karşıya kalmanıza sebep olabilir. İş körlüğü her zaman aynı işi aynı şekilde yaparak sorun çıkmayacağı garantisiyle çalışan ekiplerde sık görülen bir durumdur. Ancak yapılan işte sorun çıkmaması, o iş yapış şeklinin en iyisi olduğu anlamına gelmez. Bizde bazen yürüyen tekere çomak sokmak olarak tabir edilen ve olumsuz bir anlam yüklenen hareket tarzı, bir döngüden çıkmanın yolları içinde belki en önemlisidir. On sene aynı şekilde çalışan ve hiç sorun yaşamadığı için kendini başarılı gören bir ekip etraftaki gelişmeleri takip etmeyi reddeder. Böyle bir ekip bu gelişmelerin sağlayacağı fırsatlardan mahrum kaldığı gibi, ortaya çıkabilecek riskleri de fark edemez. Bu oturmuş düzeni “tehdit eden” her gelişme ekip tarafından virüs gibi algılanır ve ekip bir tür antikor üreterek bu sözde virüsün bünyeyi etkilemesini önlemeye çalışır. Bu tip tepki yukarıda söz ettiğimiz kişisel zihin tembelliğinin ve neticesindeki Alzheimer hastalığının kolektif şeklidir ve bazı kaynaklarda örgütsel aptallık olarak nitelendirilir.

 

Kişisel hayatımızda yaptığımız değişikliklerin beynimiz üzerindeki etkisine benzer olarak iş yerinde iş tutuş ve karar verme mekanizmalarında  yapılan küçük değişikliklerin örgütsel zeka üzerindeki etkisi büyük olabilir. Bir yönetici bu tehlikenin farkındaysa, kendinin de bir tür iş körlüğe düşebileceğini hatırda tutarak ekibini karar mekanizmalarına dahil eder ve böylece gözü görmeyen insanın elleriyle görmesi gibi körlüğün etkilerini azaltabilir.