18 Şubat 2014 Salı

Görünmeyen iletişim


Ofiste birbirine bağırarak sesini duyurmaya çalışan, ya da dahası karşı masaya kadar gitmeye veya yüksek sesle konuşmaya üşenip birbirlerine telefon eden elemanlar kalmadı artık. İletişim kesilmedi elbette, hatta her alanda olduğu gibi ofis içi iletişim de çok gelişti. Açık ofislerin yaygınlaşmasıyla insanlar daha bireysel ve işine odaklı olmaya zorlanırken, insanın içindeki sosyal yaratık kendine yeni bir mecra (media) buldu. Anlık iletişim sağlayan programlar, ilk zamanlarda işverenler tarafından dedikodu ve muhabbet amacıyla kullanılacağı endişesiyle yasaklansa da, bu platformun ‘iş’e yaradığını anlamaları çok sürmedi. Böylelikle çok kullanışlı (multifonksiyonel) bir yöntem hayat buldu. Artık herkes her an ulaşılabilirdi. Kimin yerinde oturduğu, kimin toplantıda veya dışarıda olduğu görülür oldu. Analog moddasadece yatay iletişim varken, dijital moddadikey iletişim de gelişti. Personel, daha önce telefon etmeye veya odasına gitmeye çekindiği amirine dijital ortamda rahatlıkla ulaşmaya başladı. 

Bu durum eski hiyerarşik düzende yetişmiş idareciler tarafından hoş karşılanmasa da dijital dünya artık asla analoğa geri dönmeyecektir. Analog dünya retrospectif bir tarz olarak var olmaya devam etse de dijital dünya/iletişim artık zaferini ilan etmiş durumdadır. 

Stereotip bir tanım olduğu için Y kuşağı terimini kullanmayı tercih etmesek de bu kuşağın ortak özellikleri olduğunu kabul etmek lazım. Belki en belirgin ortak özellikleri biz X kuşağı tarafından yetiştirilmiş olmaları olan bu nesil yüz yüze iletişimden hoşlanmıyor. Duygularını yüz ifadeleriyle değil, şaşkın/mahcup/kızgın gülümseme gibi sınıflandırılmış sembollerle gösterme eğilimindeler.  Gözler yalan söylemez ama bunun artık bir önemi yok çünkü onlar zaten birbirlerinin gözlerine bakmıyorlar. Dijital dünyaya doğdukları için, dokunmanın duygusal bir hareket olmak yerine bilgisayara 'input' sağlayan bir hareket olduğunu düşünüyorlar.

Bilgisayar dedik ama lafın gelişi. Bu ismin verildiği zamanlarda bilgisayarın bilgi saydığı düşünülüyordu demek ki, ama artık bilgi saymadığı anlaşıldığından olsa gerek bu ismi kullanan pek kalmadı. Bilgisayar dedikleri, bilgiyi sayan değil verileri işleyen bir şeymiş. Aletin örneğin bilgiyığan (disk), bilgiyayan(net), bilgiindiren (download), bilgisaklayan(data vault), bilgigruplayan (filemanager),bilgigösteren (display), bilgitaşıyan (portable) fonksiyonları var ama bilgisayan bir fonksiyonu yok. Say derseniz belki sayar da sayılan yine de bilgi değil veri olur.

Kaldı ki bilginin sayılmasının bir önemi de yok. Önemli olan bilginin varlığı ve birikmesidir, sayılması değil.